Yeniden Deyip Tekrar Pes Etmek

Bu ara geçmişe dönüp bakmayı çok alışkanlık ettim ; ilginçtir  3 4 senede bi insan yaşayabileceği fiziksel , duygusal ve düşünsel olarak , eskiden zayıf sıska biriydim şuan şişman sayılacak kadar kilom var allaha şükür , zannetmezdim birine körü körüne aşık olabilceğimi ama 4 senedir birine körü körüne aşığım ve benim en çok şaşırdığım nokta ise devrim savaşçısı olan bana ne olduda milliyetçi birine döndüğümdür. Sadece bunlar değil tabi herşey farklı artık mesela insanlar çok alçaktaydı benim için çoğu bilgisizdi şuan ben en cahili ve en salağıyım bu nasıl buraya geldi bunu çok merak ediyorum. Beni kimse susturamazdı şuan kimse konuşturamıyo insanlardan çok uzaklaştım hiç bişey yapamıyorum daha doğrusu yapmıyorum.

Giriş bölümünün en zoru konuya bağlamaktır ya bende bağlayamadım valla o yüzden böyle devam bak bi fark daha artık konuya bile bağlanamıyorum. Neyse konuya başlıcak olursam birşeyi çok istemek ama onu yapmamak nasıl bi duygudur kendim yaşıyo olmama rağmen çözemedim hala bu sefer yapıcam deyip deyip yapamamak dünyanın en ezik duygusu ve bunun içinde kendini kandırmakta cabası. 10 dk önce verdiğim bi kararı 10 dk sonra bozmak daha ilginç bilmem size hiç oldu mu ama bana o kadar çok oluyo ki en fazla götürdüğüm 3 gün sonrası yok mesela en basitinden ev temizliği konusunda bile kendimden tiksinme derecesine geliyorum ama bi bakıyorum hala evi bok götürüyo , sonra para harcama konusu o konuda o kadar müzdaribim ki elimde kaç para olursa olsun o kadar gereksiz yerlere para harcıyorum ki ben bile çok şaşırıyorum bunu neden yaptım diye sonra diyorum bi daha yapmıcam kesin bi bakıyorum tekrar yapmışım oturup ağlanıcak durumda ben yazıyorum. Şuan başka bi şehirde 1buçuk yıldır yaşıyorum buraya ait arkadaşlarım sadece iş arkadaşlarım düşünsene burdan hiç arkadaş yapamamışım  baştada belirttiğim gibi insanlarla iletişim kurmak istiyorum sonra nasıl oluyosa oluyo bi bakıyorum olay farklı yerlere gitmiş ben vazgeçmişim iş yerinde kendimi o kadar soyutlamışım ne yapıcam en ufak bi fikrim bile yok neyse benden bu kadar gören olursa dua etsin Selam ve Dua ile

ÖMRÜMÜN EN KAHKAHALI YILBAŞI AKŞAMI (Ali Lidar)

Doksanların sonuna doğru Eskişehir'de öğrenciydim. Okulu bırakmak üzereydim, ailemi bırakmıştım, solculuk beni bırakmıştı. Sik gibi kalmıştım tek kelimeyle. Beş kuruş param olmadan günler geçiriyordum. Hala şaşarım, ne yiyip ne içiyordum o zamanlar diye? Tek bir örnek vereyim, sefaletin boyutunu anlayın. Bir gece yarısı soğuktan donmasın diye hohlaya hohlaya yazı yazmaya çalıştığım tükenmez kalem dondu. Üşüyordum, ne soba vardı ne doğalgaz. İkisi de umurumda değildi. Ama sahip olduğum tek kalem donup yazmamaya başlayınca panikle ortalığı birbirine katarak kalem aramaya başladım. .mına koduğumun odasında bir tane bile kalem yoktu. Ne parasızlığı, ne gazsızlığı ne de açlığı umursayan ben, yazacak tek bir kalem bulamayınca yer döşeğine kapanıp sızana kadar ağlamıştım. Ertesi gün Titanik 4 adlı kafeye gidip beş altı tane kalem çaldım. Hala ödemiş değilim borcumu..
Depodan bozma tek odalı evimde, daha önce orada oturan öğrencinin çöp diye atmadığı arkası boş binlerce sayfa vardı. Okulu tamamen boşlamıştım. Uyku desen yıllar önce beni boşlamıştı. Yapacak başka hiçbir şeyim yoktu. Çıldırmış gibi yazmaya başladım ben de. Hastalığın tanımını bile değiştirmiş, manik değil panik depresif olmuştum iyice. Aklıma ne gelirse yazıyordum. Saatler, günler hatta aylar birbirine girmişti. Kiloyla aldığım tütünü uç uca ekleyip, bir taraftan şehvetle sigara içiyor diğer taraftan da aklıma ne gelirse yazıyordum. Hayatımın en öfkeli yazılarıydı onlar, başka bir buhran anında hepsini yaktığım, nelerden bahsettiğim hakkında şu an en ufak bir fikrimin bile olmadığı, binlerce sayfa. Bir yüzlerinde makro iktisat, hukuka giriş, ekonometri notları, diğer yüzlerinde benim hezeyanlarım. En azından bir kaç tanesini saklayabilseydim keşke..
O saçma sapan ve hepsi birbirine benzeyen günlerden biriydi. Neredeyse 24 saat yemek yemediğim ve uyumadığım günlerden biri. Yine kudurmuş gibi sabahtan akşama kadar yazdığım, öfkeden ve yorgunluktan başımın çatlayacak kadar ağrıdığı bir gün. Dışarı çıkayım dedim, biraz hava almak için (pencere bile yoktu .mına koduğumun odasında). Kendimi dışarı atıp gelişigüzel dolaşırken önce kalabalığı fark ettim, sonra garip şarkılar eşliğinde yaptıkları enteresan hareketleri ve sonra bazılarının tuhaf kırmızı kostümlerini. Vay anasını dedim dışımdan, lan bu gece yılbaşıymış. Birden annemi aramak geldi aklıma. Kastamonu'daydı ailem. Elimi cebime attım, uzun süredir sakladığım jetonu aldım ve kulübe aramaya başladım. Porsuğun kenarındaki kulübeye geçip tuşlara bastım. Tek bir jetonum vardı, konuşmak istediğim binlerce şey vardı, etrafımda eğlenen sürüyle insan vardı ve o an benim sadece anneme ihtiyacım vardı. İkinci çalışta açıldı telefon. Kardeşim çıktı, annemi istedim. Hastaneye götürdü babam dedi. N'oldu ne hastanesi dememe kalmadan kapandı telefon. Delirmek üzereydim. Dışarı çıkıp kulübenin yakınındaki insanlara jeton sordum. Kimsede yokmuş. Bayiye gidip jeton istedim, parasını yarın bırakırım dedim. Yok dedi pezevenk. Oysa kasanın yanındaki jeton kutusunu görüyordum. Allah belanı versin deyip sokağa çıktım tekrar. Hayatım boyunca hiç yapmadığım bir şey yapmaya başladım. Geçen insanlara bozuk paranız var mı diye sorarak yürüdüm. Yarım saatten fazla dolaştım, en az yirmi kişiye sordum. "Pardon, bozuk paranız var mı? Yirmisinin de yokmuş bozuk parası. Yavşakların yılbaşı eğlencesi vardı, markalı botları vardı, sevgilileri vardı, kalemleri, doğalgazları, planları vardı. Ama hiçbirinin bozuk parası yoktu. Serdar aklıma geldi sonradan. Evi biraz uzaktaydı. Ondan alırım jeton parası diye düşünüp tekrar yürümeye başladım. Sonra yolda bir tanıdık denk geldi. Durumu anlatıp biraz para istedim. O parayla da üç tane jeton alıp hemen evi aradım..
Önemli bir şeyi yokmuş annemin. Tansiyonu düşmüş biraz. Ben aradığımda da evdeydi zaten. Konuştuk biraz, kapattım. Sonra odama döndüm hızlıca. İnsanlar eğlenmeye, kahkahalar atmaya devam ediyordu. Ve ben biraz daha baksam suratlarına, o gece kesin cinayet işleyebilirdim. Ciddi bir gerekçeye ihtiyacım yoktu, bir jeton parasını bile esirgeyen ırkın mensubu olmaları yeterliydi. Kendimden korkup hızlıca eve girdim. Kağıtlarımı elime alıp yazmak için yere eğildim. O da ne? Diğer kalemi aldım, o da yazmıyor. Diğeri de. Diğeri de.. Kafeden çaldığım ucuz kalemler de donmuştu soğuktan. Bir an Allah'a küfretmek geldi içimden. Sonra hemen tövbe dedim. Gözlerim doldu, tuttum kendimi ağlamadım. Donmuş kalemleri sıkı sıkı avuçlayıp, güldüm. Kahkahalarla güldüm. O gece ben, hayatım boyunca gülmediğim kadar çok güldüm

Başlık Olmasada Olur

Selam okuyan.

Sinirlenince yazmayı seviyorum. 

İlk gençliğimde kendimden başka herkesin aptal olduğunu zannediyordum. Ortalarda tek aptal benim diye düşünmeye başladım. Şimdilerde ise topyekün mal olduğumuzu düşünüyorum. Hepimizin suyuna ilaç katmışlar sanki, ülkece kafayı sıyırmış gibiyiz. Sebep olanların gözü kör olsun. Amin.

Bide böyle düşünün

Hali vakti yerinde olan Muhammed adında bir tüccar, birdenbire insanların uyduruk ilahlara tapmalarından rahatsızlık duyacak. Ardından kafasında bir Tanrı yaratıp, bu Tanrı'nın ona birtakım sözler söylediğini bildirecek. Bir kumar oynayacak ve bu dünyanın bir başlangıcı olduğunu, yaratıldığını iddia edecek. İnsanları, hep etraflarına bakıp sorgulamaya çağıracak. Bazen güneşi, bazen yıldızları, bazen bir deveyi örnek verip, tüm bu evrenin bir yaratıcı tarafından düzenlenmiş olduğunu söyleyecek. Örnek verdiği Güneş için "bakın nasıl da dönüyor etrafınızda" demeyecek, o Güneş'in kendine has bir yörüngesi olduğunu söyleyecek (lokman 29). Güneş ve yıldızlara "kandil" manasına gelen ısı ve ışık kaynağı sıfatları verirken, Ay için sadece "nur" diyecek (nuh 16, mülk 5). Ardından ayın yörüngesini eğri bir hurma dalına benzetecek (yasin 39). Ardından bazı bitkilerin cinsiyet sahibi olduklarını bildirecek (yasin 36). Hızını alamayacak Muhammed, bitkilerde tozlaşmayı biliyormuşçasına rüzgarlara "dölleyici" diyecek (hicr 22). Embriyodaki et-kemik-et oluşum sırasını doğru bir şekilde yazacak (müminun 14). Yüzlerce yanlış iddia içeren antik Yunan kitaplarından derlediği bilgilerin arasından, hep en doğru olanlarını seçecek Muhammed. Şansı hiç kesilmeyecek Muhammed'in, her canlının yapısında "su" bulunduğunu da doğru bilecek (enbiya 30).  Günümüzde bile daha ne olduğunun yeni farkına varılan pulsarlara en uygun tanımı yapacak (tarık 1-3). Karaların hareket halinde olduğunu iddia edecek (neml 88). Zamanın izafi oluşuna örnekler verecek (secde 5, mearic 4). Yazdığı kitapta hep kaçak dövüş oynayacak, fakat nedense birdenbire halen yaşamakta olan bir insanın asla müslüman olamayacağını iddia edecek ve bunu da tutturacak (tebbet). Hayalinde yarattığı Tanrı için namaz ve hac gibi ibadetler üretip, bir de sadece kendisine özel fazladan bir gece namazı ekleyecek (isra 79). Tam bir şizofreni örneği oluşturan davranışlar sergilemesine rağmen, birbiriyle tutarlı olan ve yanlış olduğu asırlar sonra bile kanıtlanamayacak bir kitap yazacak Muhammed. Bu kitapta insanı, insandan daha iyi tanıyan birinin tespitleri yer alacak. İnsanların arayışta olduğu en büyük sorulara cevap verecek, var oluş amaçlarının ne olduğunu izah edecek. Ve iniş sırasına göre sondan 3. sure olan maide suresindeki "dini artık tamamladım, üzerinizdeki nimetimi tamamladım" ayetini yazana kadar ölmeyecek Muhammed, o kadar savaştan ve muhtemelen de bir o kadar suikast girişiminden başarıyla sağ çıkacak.

Sırf bu kadar şeyin bile bir insan ve onun destekçileri tarafından kendiliğinden gerçekleşmesi ihtimali, şu an içerisinde bulunduğunuz odanın penceresinden aşağı tükürdüğünüzde, o tükürüğün yerde 1/50.000.000 ölçekli bir dünya haritası oluşturabilme ihtimaliyle eşdeğerdir.

Soykırım silahsız insanlara yapılandır

“Ermeni Soykırımı” Yalanı

Herhangi bir etnik gruba ait olanların, sırf o etnik gruba ait oldukları için öldürülmelerini veya yaşama ve üreme haklarının ellerinden alınmasını ifade eden kelime, Nazi döneminde Almanya’da Yahudilerin toplu olarak öldürülmesinden sonra, Birleşmiş Milletler’in 1948 yılında aldığı bir kararla kullanılmaya başlanan “genosite=soykırım” terimidir.

1970’lerin başından itibaren, bu kelime “1915 Ermeni Tehciri” olayı nedeni ile sözde “Ermeni Soykırımı” nı ifade etmek üzere emperyalist Batı merkezli olarak Türkiye’nin karşısına çıkarılmaktadır. Batı Parlamentoları’na getirilen karar tasarılarında, sözde soykırımın 1915 ile 1923 yılları arasında yapıldığı yazılıp, Kurtuluş Savaşı suçlu, Türkiye’yi paylaşmak için yürütülen emperyalist savaş haklı ilan edilip, Sevr kararları da, uygarlık ve insan hakları amacı ile alınmış kararlar olarak gösterilmektedir. Bu şekilde Cumhuriyetin dayandığı temellerin yıkılması ve Karen Fogg’un deyimi ile “Türk tarihinin hakkından gelinmesi” hedeflenmektedir.

Oysaki 90 yıl önce Ulusal Kurtuluş Savaşında, Rumlar ve Ermeniler İngiliz ve Fransız emperyalistleri ile işbirliği yapmışlar, bilhassa doğuda Çarlık Rusyası koruyuculuğunda Ermeni Taşnak ve Hınçak örgütleri bir Ermeni Devleti kurma hayali ile katliam ve ayaklanmalara girişmişlerdir. Savaş koşullarında hıyanetin cezası her ülkede ölüm olmasına rağmen, Osmanlı Devleti isyancı Ermenileri Halep Vilayetinde sevk ve iskan etmek üzere tehcir kararı almıştır.  Bu olay ve İngilizlerin savaş koşullarında bir propaganda faaliyeti olarak 1916’da yayınladığı, içindeki belge ve bilgilerin tamamen yalan olduğu açığa çıkmış “Mavi Kitap” kullanılarak başlatılan kampanya bugünde yalanların dozu arttırılarak sürdürülmektedir.


Emperyalizm dün Ortadoğu’da İsrail’i, bugün Irak’ta Kürtleri kullandığı gibi, yarında Kafkaslarda Ermenileri kullanacaktır. “sözde ermeni soykırımı” yalanında Ermeniler Batı’yı değil, Emperyalizm Ermenileri kullanmaktadır. Bugün yapılması gereken, “işi tarihçilere bırakmak”, “konuyu uluslar arası platformlara taşımak”, “suçu İttihatçılara ve Osmanlıya yıkıp, Türkiye’nin sorumlu olmadığını söylemek” ve “Mavi Kitap iddialarını çürütmeye çalışmak” değildir. Çünkü Türkiye’yi soykırımla suçlayan emperyalist devletlerin siyasetleri belge ve kanıta değil, dünya çapındaki stratejik çıkarlarına dayanmaktadır. Yapılması gereken; emperyalizmin planlarının farkında olup, kanla kurulan bu ülkeyi, gerekirse silahla savunacağımız güçte olduğumuzu onlara göstermektir.

okuyun az devam ediceksiniz zaten

İnsanlara Illuminati'nin ne olduğunu anlatmaya çalışmak, blok flütte "do" sesi çıkarmak gibidir. Genelde çoğu cıbıliyetsiz serçe parmağı ile o en uçtaki "do" deliğini doğru düzgün kapatamazdı ilkokuldayken, ve do yerine "füüühhhöörk" diye itici bi ses çıkartırdı. Aha Illuminati de öyle işte, karşınızdakine doğru yerden dem vuramayıp, biraz da bilgi eksikliğinden dolayı saçmalarsanız anında itici gelirsiniz, "komplo teorileri bunlar yeeaa" tavırlarıyla karşı karşıya kalırsınız içi boş sığırların. Aslında çok ciddi bir konudur, fakat malesef ironik bir şekilde çok fazla ayağa düşmüştür. Konu hakkındaki tek bilgisi Dan Brown'ın kitaplarından öteye geçemeyen eğitimli sığırların gözünde Illuminati, yeni bir bilim kurgu romanıdır, yeni bir boş hevestir.

Öyle mi?

Senin hayatına yön veren adamlardır Illuminati. Siyonistlerdir, farmasonlardır, medyaya ve güce sahip olan para babalarıdır. Senin tesadüf sandığın olayların çıkış kaynağıdır Illuminati.

Sik kafalının teki burada daha 2 hafta önce Stanley Kubrick konulu yazısında overdose'dan ölen genç kadın sanatçıları anlatmışken, şaka gibi bunun üzerine 27 yaşındaki Amy Winehouse'un "overdose" yüzünden öldüğü haberlerini okuyorsan, üzerinde düşünmen gereken konudur Illuminati.

Daha evvelki hafta 90 kişiyi katleden Norveçli teröristin mason olduğunu ve internet sitelerinde İslam karşıtı yazılar yazdığını öğreniyorsan, bu telkinleri vermiş olması muhtemel güç sahipleridir Illuminati.

He belki de adları Illuminati değildir, ne önemi var? Illuminati, siklüminati, treleyleyoloji olsa ne farkeder? İsmine takılma salak herif, siyonizmdir Illuminati. Toplumların hayatına yön veren para babalarıdır. Luciferianizm'dir Illuminati.

Ah entelektüel özentisi eğitimli sığır ah, sadece Akp'ye oy verenler koyun değil bu ülkede. Sadece cübbe takanlar yobaz değil bu ülkede. Onları aklamaya çalışmıyorum fakat çok yobaz tanıyorum converse ayakkabı giyen, "hacı naber yeeaa" diye konuşan, ismi Abdullah değil Berkcan, Ümmü Gülsüm değil de Selin olan...

Kendini sıradışı zannedip, sıradanın önde bayrak flama taşıyanı olan, kendi özgür iradesine göre değil, toplumun yönlendirmelerine göre yaşayan milyonlarca kasıntı Beyaz Türk var bu ülkede. Ayrıca binlerce dansöz var.

Mesela insanların %90'ının hakkında hiçbir bok bilmediği halde hayranı olduğu kişileri sayayım mı size: Mevlana, Che Guevara, Deniz Gezmiş, Vladimir Lenin, Yunus Emre, ehehe.

Neden? Çünkü toplumun elit kesimi tarafından takdir edilen kişilerdir bunlar, ve onları savunmak için bilgi sahibi olmaya da gerek yoktur. Yaranmak istediğin, kendini ispatlamak istediğin kesim seviyordur onları zaten, öyleyse otomatikman sen de sevmek zorundasındır.

He bu ismini saydığım kişilerin arasında şahsen sevdiklerim de var, fakat bir yorum belirtmeyecem bu kişiler hakkında. Vurgulamak istediğim şey yine gerizekalı insanoğlunun markacılığı. İsme, etikete ve puta tapma meyillisi gerzekler olduğumuz gerçeği.

Selinsu denen, hayatında 2 kitap okuduğu halde kendini entelektüel sanan öküzler, gider Deniz Gezmiş fotoğrafı paylaşır Facebook'ta. Sanarsın uzun koyu yeşil parkası var, geceleri aynasızlardan kaçıp duvarlara kahrolsun faşizm yazıyor, bıyık bırakıp Selda Bağcan dinliyor. La hakkında tek kelime bilmediğin adamın niye hayranı oluyosun e be Nivea lipstick insanı? İsyanım Deniz Gezmiş'e değil, Selinsu'ya.

Şimdi dayı, iyiden iyiye toplum yönlendirmeleriyle yaşar hale getiriliyoruz. Şunu farkedin istiyorum, başka da bi şey değil. Zaten siz bunu farkettiğiniz anda ne Rockefeller kalacak, ne masonluk, ne de onların dayatmaları... Ama malesef biz ne kadar götümüzü yırtarsak yırtalım bu sığır insanların büyük çoğunluğu onların ortaya attığı süperstar'lara tapmaya devam edecek, onların "elit" diye kakaladığı Starbucks'ta kahve yudumlamayı çok matah bir bokmuş sanmaya devam edecek. Bu böyle, zira insan öküzdür. Evrim varsa biz öküzden gelip sığıra gidiyoruz zaten, bu konuda bi anlaşalım. Bize düşen ise "kalan sağlar bizimdir" felsefesiyle 1 kişi de olsa onu kurtarmaya, uyandırmaya çalışmaktır. İnanın bu bile yeterli olacaktır zaten, zira nitelik her zaman nicelikten yeğdir. 100 sığırdansa, kafasını kullanabilen 1 insanı tercih ederim.

Sihirli sözcükleri var bu adamların, söylediğin anda akan sular durur, o kelimelere karşı gelen ise dakikasında orospu çocuğu ilan edilir toplum tarafından. Nedir bu sihirli kelimeler? Demokrasi, bilim, batı, modernizm...

Size hiç kimse kötüyü "kötü" olarak pazarlamaz zaten.

Tabi ki onu size "iyiymiş gibi" sunarlar, bu yukarıda saydığım etiketlerle size kakalarlar. Ambalaja, içeriğinden daha fazla önem verir bu adamlar, çünkü hedef kitle olan sığır insanlık sadece ambalaja önem verir. Yani en basit ifadeyle "halk bunu istiyor"dur.

Arkadaşım sen gavat mısın?

Neden "bilim" diye ortaya atılan her şeyi balıklama kabul etme meylindesin sen? Zahmet olmazsa azıcık bir sorgula lan. Sana "internet şeytan icadıdır lililililili" diye zılgıt çek demiyoruz, onu anlıyorsan zaten senin kayınpederini sikeyim ben. Şunu rica ediyorum senden; sadece sorgula, fazlası değil. Her sikim hıyar diyene elinde tuz ile koşma, zira "sevgi, barış, kardeşlik" adı altında senin ananı bellemeye niyetlenmiş kurnaz bir güruh var bu dünya üzerinde.

Bugün "Tanrı yok" demek bilimsellik, pozitiflik, aydınlık ve elitlik oldu.

"Allah var" demek ise dincilik, cemaatçilik, yobazlık ve hatta misyonerlik oldu.

Lan gavat, dini reddeden elit ve cool oluyor da, o dinin aslında ne olduğuna kendi "aklı" ve "vicdanı" ile ulaşan cemaatçi mi oluyor? Salak mısın lan sen?

Sen her zamanki gibi ambalajın büyüsüne kapılıyorsun. Dini bu sefer sana kötü ambalajlar ile tanıtıyorlar ve sen de dini o sanıp, edindiğin yüzeysel bilgiler ile ondan uzaklaşıyorsun.

Valla kusura bakma da, Feto'nun yobazlığından, AKP'nin politikasından tiksinip "Allah ne yea, uyutuyolar sizi" triplerine giriyorsan, sen zaten bi zahmet siktir ol git ya. Valla felsefem bu bak, Mevlana değilim ben, ne olursan ol gelme mına koyim. Önce azıcık kafayı kullan, olayın arkasını görebilme yeteneğine sahip olmaya çalış, birazcık da olsa sorgula ve ondan sonra gel.

Zira esas uyutulan sensin be evladım, dini sana yobaz ve menfaatçi herifler üzerinden tanıtıyorlar ki ondan uzaklaş diye, "dur lan aslında ne demek istiyomuş burada bi bakayım" diye sorgulama gereği bile görme diye, dinden bahsedeni yobaz, Fetocu, Akp'ci şeklinde yaftala ve geç diye... Sen de bu oltayı hammm diye yutuyorsun, bi de kendini matah bir bokmuş zannediyorsun. Halbuki sana da bu hayatın sırf 5 duyu ile algılanabilen bir yer olduğunu, yani materyalizmi doğru bir hayat görüşü olarak kakalıyorlar. Sen de kendini bilimin izinden giden aydın elit insan zannediyorsun, olay bu. Halbuki sen "yobaz" dediğin kişilerin yaptığından farklı bir şey yapmıyorsun, sen de rasyonellikten çok uzaktasın, zira din lehine konuşan bir insanın "doğru" söyleme ihtimali dahi yok senin gözünde. Sen elit değil fanatiksin, olay bundan ibaret. Sadece ambalajın şaşalı ve "aydın" etiketli. Etiketine sıçayım... Sorgulayıp "tercih" edenleri tenzih ederim tabi ki, kulaktan dolma bilgilerle dine bok atan öküz üniversite gençliğine söyledim bunları. Dini kendine bir statü ve gelir kapısı edinmiş, etik nedir bilmeyen ahlaksız "insan"ların yaptıklarının sorumlusunu "din" zanneden Berkcanlara konuşuyorum. Ulan her sene trafik kazasında ölen yüz binlerce insanın sorumlusu da İlk Çağ'da icat edilen tekerlek mi? Sen kafa 1500 vaziyette bariyerlere girdin diye bunun sorumlusu tekerleğin mucidi Ukanga Bukanga mı oldu şimdi?

Neden insanların ambalaja bu kadar önem vermeleri üzerinde durdum biliyor musunuz, çünkü "satanizm" dendiğinde de gözünüzün önünde canlanan satanist imajı şu: siyah giyinen, heavy metal dinleyen ve kedi kesen sik kafalı gençler...

Asıl satanizm o değil lan, valla bak.

Samanyolu TV'nin Don Kişot edasıyla savaş açtığı metal müzik grupları değil satanizm. Aralarında öyle olanları da var tabi de, birçoğu işin estetiğinde, siktir et takılma onlara.

Şimdi sana satanizmi böyle tanıtıyorlar, sonra biri gelip sana "Rothschild ve Rockefeller aileleri satanisttir" deyince bunu inandırıcı bulmuyorsun haliyle. Sanıyorsun ki David Rockefeller, üzerinde "SYSTEM SUX" yazan kelime esprili siyah genç tişörtü giyiyor, arkadaşlarıyla toplanıp kedi kesiyor, yerlere balgam atıp yaşasın kötülük diye bağırıyor. Lan salak, satanist deyince Lucifer'a tapan deyince bunu anlama, bu değil çünkü satanizm. Bu şey sadece işin vitrini. Gerçek satanizmi harika bir kamufle yöntemidir günümüzdeki bu satanizm imajı.

Yobaz dinciler de hemen düşerler bu oltaya, sanıyorlar ki 2 black metal grubu konser verince Lucifer'ın ruhu sahneye inecek, dünyaya kötülük hakim olacak.

Dünyaya kötülük hakim olacaksa veya olduysa, bunun gerçek sorumluları gerçek Luciferian'lardır, Marliyn Manson değil. Satanist öğretiyi başarıyla yıllardır uygulayan Rothschild ailesi ve elit yandaşlarıdır esas satanistler. Marilyn Manson ise işin en fazla vitrinidir, Avusturya-Macaristan veliahtını öldüren Sırp milliyetçisidir.

Ve sizce bu New Age olayı üzerinde neden bu kadar fazla durma ihtiyacı hissediyorum? Zira insanların %99'unu "gel Şeytan'a tapacaz" deyince kandıramazsınız, siktir lan derler. O halde ne yapacaksın? O şeytani fikirleri, Luciferian öğretileri onların inançlarına, yaşayış tarzlarına çaktırmadan serpiştirivereceksin.

Onlara 99 doğru anlatıp, 1 yalanı araya sıkıştıracaksın.

Maskeler kullanacaksın.

Ahmed Hulusi'yi kullanacaksın (3:12 özellikle). "Allah hepimizin her zerresinde vardır" deyip, "aslında hepimizin içerisinde bir tanrı var, her şey tanrı" felsefesine ısındıracaksın insanları.

İslam'ı kullanacaksın, içine New Age kırıntıları serpiştirecek, tasavvuf adı altında pazarlayacaksın. Enel hakk diye uyduruk İslami isimler takacaksın bu "her şeyin Tanrı olduğu" felsefesine. Bakmayın siz adının "new" age olduğuna, temelleri yüzlerce, hatta binlerce yıl önce atıldı bu öğretinin.

Spiritüalist olacaksın.

Ufo'cu, tek bir millet-tek bir devletçi olacaksın.

Sevgi, dostluk, kardeşlik ayağına gömeceksin Lucifer öğretilerini bu insanlara.

Bunları söyleyen her insan şeytani amaçlar taşıyor demiyorum, amaçları zerre sikimde değil bu kişilerin. Bilinçli veya bilinçsiz, her ne şekilde olursa olsun bunları yapmayacaksın, kabul edeceksin kendinin sikindirik bir kul olduğunu. Senin içinde Tanrı falan yok, bunu kabul edeceksin, eğer inancın varsa teslim olacaksın Allah'a. İstersen SSK'da röntgen çektir, biz de görelim bakalım var mıymış içinde bi Tanrı falan ehehe.

New Age fikirleri çok ama çok tehlikeli canlar. Zira dediğim gibi "ben Şeytan'a tapıyorum" diyen adamdan korkmaya gerek yok, cürümü bellidir, iyi niyetli insanları kandıramaz bunu dedikten sonra. Fakat bu şeytani öğretileri doğru bilgilerin arasına sıkıştıranlar tehlikelidir, zira o başkalarını kendi safına çekebilir, kandırabilir. Artık insanlara "her şeyin ve herkesin Tanrı olduğu" fikri çok normal bir şeymiş gibi kabul ettirilmeye başlandı. İnançlar dejenere edilmeye başlandı...

Sonra gelsin "seküler yeni dünya düzeni".

Ohh...

Şunu daha önce de demiştim, ve şahsi fikrimdir bu. Ateizm bana pek de zararı olan bir görüş değildir, zira hiç işin içine katmaz benim inandığım değerleri. Fakat New Age gibi uyduruk öğretiler bu inanç sistemini ve Allah inancını dejenere etmeye yeltenirler. Bana ve inancıma bulaşırlar. Sonra da kendilerinin "aydınlanmış" olduklarını ileri sürerler.

Eğer adam "ben Tanrı'yım" diyorsa, ve sen de ona "ne diyosun lan salak" diyorsan, sen cahilsindir ona göre. Onun söylediğindeki ulvi anlamları anlayamıyorsundur, çünkü o aydınlanmıştır, sana hitap etmiyordur.

Siktirsin.

Ben Tanrı'yım demek, ben Tanrı'yım demektir.

Salak salak felsefelere gerek yok.

"Hee ama o öyle demek istemiyo bak..." şeklinde başlayan salak savunmalara gerek yok. Her şey öyle başlar çünkü.

İnanacaksan tam inan, adam gibi inan, şirk koşmadan Allah'a teslim olup, O'nu kabul ederek inan, yoksa siktir ol git. Sen Tanrı falan değilsin gerizekalı, değilsin.

Tasavvuf'taki vahdet-i vücud da işte aynen böyle bir aldatmacadır.

Bakın ben tasavvuf alimlerinin kendilerini eleştirmeyecem. Kendi inançlarını, imanlarını bilemeyiz bu kişilerin, kaldı ki bilsek de bize ne? Fakat tasavvufun BUGÜNKİ halini, BUGÜN kimler tarafından kullanıldığını ve BUGÜN tasavvufun hangi öğretilerle harmanlandığını izah etmeye çalışacam sizlere. Yani "sen nasıl olur da İslam alimi hedehödö'ye dil uzatırsın gavat" diye celallenme arkadaşım, senin hocaefendine bulaşmayacam, bildiğin gibi ol... Bu yazıda ben sana "öğreti"nin ne olduğunu gösterecem, kişilerin değil. Bugün elimizde bulunan, onlara ait olduğu iddia edilen kitaplarda neler var, onu gör istiyorum.


Diyordum ya size demin, "her bilim, demokrasi, barış diyene atlamayın" diye, heh işte, tasavvuf da böyle suistimale açık bir mevzu. Her tasavvuf diyene de atlamayın, zira tasavvuf ile ruhçuluk günümüzde malesef neredeyse birebir örtüşüyor.

New Age ve tasavvuf hakkında söylediklerimi asla havada bırakmayacam. Yazının devamında kaynak ve hatta sayfa numarası belirtip kimlerin bu görüşleri kullandıklarını size çok da güzel izah edecem. Fakat konuya geçmeden önce belirtmem gereken daha önemli bir konu var. New age görüşlerinin, inançlı insanları yozlaşmaya çeken bu fikirlerin, aslında ne kadar tehlikeli olduklarını ve ileride malesef çok daha etkili olma potansiyeline sahip olduklarını görmeniz açısından önemli bunlar. Zira insanlar malesef çok da ciddiye almıyor bu ruhçu elemanların karıştırdıkları haltları, halbuki şirk kadar bir inanç sistemini yozlaştıracak başka bir şey daha yoktur.

Bu başta Rothschild ve Rockefeller dediğimiz elit luciferian ailelerin kendileri de eninde sonunda kaybedecek olan kötü bir Şeytan'a inanmıyorlar, salak değil ya bu adamlar... Felsefesini oturtmuş durumdalar. Onlara göre Lucifer, Tanrı'ya isyan edip Adem'i yoldan çıkarınca dünya ile ödüllendirildi. Yani İblis'in bu isyanı asil bir davranıştı ve dünya ona armağan edilerek ödüllendirildi. Bu salaklar da işte kendi tanrıları tarafından ödüllendirileceklerine inanıyorlar.

Zira onlar için iyi-kötü ayrımı yok. Onlara göre İblis, kötü olma rolünü seçmiş "fedakâr" birisidir (ah canııım). Çünkü onlara göre kötü olmazsa, iyi de varolamaz. Ve İblis, iyinin varolması için mücadele veren bir gönül dostudur. Sapıkça di mi? Ama bunu sana da yutturmaya çalışıyorlar ufaktan, fark etmesen de, içten içe bana "siktir lan" desen de...

Adolf Hitler bile milyonlarca insanı katlederken insanlığın evrimine hizmet ettiğini, ve aslında "iyilik" yaptığını düşünüyordu.

Olum, salak herif, Tanrı bizi sonsuzun sonsuz kombinasyonu şekilde yaratabilirdi. Sonsuz çeşitli formda var olabilirdik. Şimdi insan olduğun ve kısıtlı bir dünyada yaşadığın için sanıyorsun ki biz sınav olmak için Lucifer'a muhtacız. Hatta Allah da bizi sınamak için Lucifer'a muhtaç (haşa).

Siktir oradan.

Öncelikle şunu belirteyim, sonsuz şekilde varolabilirdik dedim, bu da demektir ki sonsuz şekilde sınava tabii tutulabilirdik. Bizim aklımız şu anki iyi-kötü çatışmasına elveriyor sadece, zira algıları kısıtlı mahlukatlarız, ötesini hayal edemiyoruz. İşte Şeytan da bu sonsuz ihtimalden herhangi birinin olabileceği gibi sadece bir vesiledir.

Vesile...

Şeytan bir rol falan üstlenmedi.

Şeytan, Allah'a isyan etti ve Şeytan kötüdür. Nokta.

Bu Şeytan'ın da aslında kötü olmadığı, kötü rolünü üstlenip Allah'a ve insanlara hizmet ettiği düşüncesi çok tehlikeli sikindirik bir ruhçu öğretisidir. Aman diyeyim, düşülmesin bu tuzağa. Ve malesef tasavvufta da vardır bu İblis dahil hiçbir şeyin kötü olmadığı fikri. Bazı şeyler nettir be abicim, tamam sonradan öğrenme diye bir mevzu da söz konusu, misal yılların efsane geyiğinin dediği gibi Almanya'nın bi şehrinde osurmak ayıp bir şey olmayabiliyor, fakat genelde kötü bir şey olarak algılanır toplum içinde osurmak. Hani bu sonradan öğrenmeyle alakalı bir durum. Fakat biri gelip senin kolunu keserse, istersen Jüpiterli ol, ahanda bu kötüdür. Kötü kötüdür dayı, sikindirik felsefeler geliştirmeye gerek yok. Kötü diye bir şeyin var olmadığını savunan, en yakın kıraathaneye girip "yok mu beni siken şekerleeer" diye bağırmakta serbest. Denemesi bedava.

Kaldı ki kötü olmadan iyinin olamayacağını nereden biliyorsun ulan salak herif? Cennette kötü diye bir kavram mı var? Yok. Demek ki kötü olmadan da iyi varolabiliyormuş, sadece biz zihnimizde zuhur edemiyoruz bunu. Allah'ın gücü ve kudreti kötü olmadan iyiyi var etmeye yetemez mi sanıyorsun? Ulan Allah'ın sana bizzat vaadi bu zaten, kötünün olmadığı, sadece iyinin varolduğu bir cennet vaad etmiyor mu sana?

Sen daha hangi akla hizmet hem "inançlı" olup, hem de kötü olmadan iyinin var olamayacağını iddia edebilirsin lan salak? Bu, Allah'ın gücünü küçümsemek, ona şirk koşmak değil midir? Olum 2011 yılındayız, artık puta secde edecek kadar cahil toplumlar pek kalmadı yeryüzünde (gerçi hala Meryem heykellerinin önüne yemek ve çiçek bırakan Romalılar, ineğe tapan Hindular var, o da ayrı bi konu). Fakat İblis boş durur mu? Çağa ayak uydurarak senin şirke batman için elinden geleni yine yapar o, putların şekillerini değiştirir, spiritüalizmi ve İblis'in özünde iyi çocuk olduğu görüşünü kakalar sana. Aynen bugün yaptığı gibi... İblis de kendini update ediyor sonuçta ehehe.

Ve azıcık uyanıksan, bu öğretiye inanan insanların aslında her yerde olduklarını göreceksin.

Sizce bilişim şirketi Apple, neden Apple? Hani şu iPhone'u üreten firma, meşhur Apple...

Şimdi bir sigara yakın, derin nefes alın ve sabırlı olun, peşpeşe deliller ile geliyorum. Birazdan anlatacaklarımın hepsi %100 gerçektir.  
Bu kaçıncı olay ben artık sayamıyorum gerçekten ya insanlarımız o kadar garip ki eyvallah duyarlı olduğumuzu göstermek istiyoruz belki ama bi anda tepeye yükselip 2 günde düşme politakımıza yeminle hastayım ya bi düşünün gezi olayı geçti 1 buçuk sene önce ülkeyi düşürcektik sonra bi baktık unuttuk sonra soma yine bi heyecan bi aksiyon yine unuttuk özgecan ? Son olarak ülkeyi aşşağılayanları hala en yüksekte tutan biziz, aslında biz unutkan bi toplum değildik niye böyle olduk ? Hatırlasanıza destanları 4 kişi kalıp yeniden devlet kurup intikam alan atalarımızı  onlar unuttu mu unutmadı unutturmalarına izin vermediler peki biz ne ara bu hale düştük bilmiyorum.

Buda böyle bi özeleştrimdir sevgiler